21 Temmuz 2012 Cumartesi

Misafir Kızın Ergen Çocuk Üzerinde Etkileri


lise bire gidiyordum ve hayatım çok sıradandı. uyku ve okul sonrası kalan zamanın hepsini internette geçiriyordum. cinsel patlamanın dorukta olduğu çağlardı benim için. her gün lisede okulun en güzel  kızlarına bakar eve gelince de onlarla ilgili tonlarca hayal kurardım. haddinden fazla hayal kuran bir kişilik olduğum için bu dönemde malzeme sıkıntısı hiç çekmedim. hep onları düşünürdüm ve hayalimdeki tek konu o güzel kızları bir şekilde etkilemekti. normalde hiç bir kızı etkileyememiştim o zamanlar. bu yüzden bunun hayalini kurardım. insan yapamadığı şeylerini hayallerinde yaparak tatmin oluyor. en azından bende öyleydi.


fiziksel olarak berbat bir dönemdi. kısa boyumun yanında kiloluydum. çok kilolu. hemen her erkeğin lisede "toparlak" olduğu bir dönem vardır. benim de bu dönemdi. saçlarımdaki ters çıkma kiloma eşlik ederken hayvan gibi sivilcelerimle adeta göz kamaştırıyordum. bunların yanında araba egzozunu andıran bir sesim vardı. sesim her zaman başıma belaydı zaten. kalındı ve rahatsız edici bir boyuttaydı. özellikle o dönemde sesim karanlık çağını yaşıyordu diyebilirim. arkadaşlardan kısık sesle kopya istediğim zaman bile bana sırtlarını dönerlerdi  sesim yüzünden. çünkü hoca hemen bize bakardı. kısacası heemen her anlamda rezil bir durumdaydım.


bir gün çevresi çok geniş olan babam bu yetkiye dayanarak eve misafirin geleceğini söylemişti.  misafirin gelmesi demek babam ve annemin beni kullanarak gelen insanlara hava atması demekti. her misafir geldiğinde istisnasız on beş yirmi dakika onlara görünür babamın benim ne kadar mükemmel bir çocuk olmam konusunda vaazını dinler ve odama geçerdim. yine öyle olacaktı eminim. tek istediğim misafirin hemen gelmesi ve bu olayın bitmesiydi. sonra internete geçip mastürbasyonumu yapabilecektim. evde misafir varken bile bu işi yapacak yüzsüzlüğe ve abazalığa sahiptim. ancak çok profesyoneldim ve hiç yakalanmamıştım . 


babam hala nedenini anlamadığım bir şekilde misafirler gelmeden onların özelliklerinden bahsederdi. maça çıkacak futbol takımı gibiydik. bazen onların kasetlerini bize izletecek diye korkardım. anneme gerekli bilgileri vermiş ve o bilgilerin bize aktarılmasını rica etmişti.  annem de üzerine düşeni yaptı ve bize onlardan bahsetti. ancak bir  sözünden sonra şeker hastası olmamama rağmen şeker krizine girmiş , sara hastası olmamama rağmen sara komasına girmiştim.. çünkü annem : "oğlum senin yaşında bir kızları da varmış. o da gelecekmiş. siz onunla takılırsınız" demişti. bu sözü duyduktan sonrasını pek hatırlamıyorum. bir kız gelecekti ve benimle aynı yaştaydı. ama sonra bütün bu krizler komalar geçti bende. çünkü babam sağ olsun hiçbir zaman güzel bir kız getirmemişti misafir olarak. bu da kesin çirkin çıkacaktı. odama gidip masturbasyon yaptım ve hayatıma devam ettim. yine de içimde bir ümit vardı ister istemez : "ya güzel çıkarsa?"


akşam vakti olmuştu. az sonra misafirler gelecekti. babam benim internette oturmama kızdığı için kurulan sofraya yardım ediyormuş gibi yapıp yardım etmiyordum. yaklaşık yarım saat boyunca yardım etmemekten yorulmuştum.  odama geçerken kapı çaldı. misafir olmalıydı. içimden tek istediğim bu pislik saatlerin bir an önce geçmesiydi. kapıyı ben açtım.  açtıktan sonra yine sara komasına girdim. kan beynime sıçradı. abaza gözlerimde bir ateş yandı. gelen üç kişilik aileden kıble tarafındaki  yaşıtım kızı hemen farkettim ve donakaldım. çünkü kız gerçekten bir bebekti. simsiyah giyinmiş ve dağınık topuz yapmıştı saçlarını. hayatta en sevdiğim iki şey. gözleri muhteşem fiziği muhteşem bir kız karşımdaydı. büyülenmiştim. ama ben yine çirkin bir kızın geleceğini tahmin ettiğim için lekeli eşofmanımı giymiştim. hiçbir hazırlık yapmamıştım. anne ve babası ayakkabılarını çıkardıktan sonra en son o kalmıştı ve onu bekliyordum. çünkü ayağındaki ayakkabı sadece bağcıktan yapılmış çöz çöz bitmeyen bir ayakkabıydı. kapıya dayanıp onu seyrederken içimdeki ses "oğlum kıza öyle bakma umursamaz takıl" diyordu. bunun akabinde doğruldum "çöz artık yaa seni beklemek zorunda mıyım" şeklinde bir bakış attım. ama içimde fırtınalar kopuyordu.  tam bir asi takılan kızdı. o dönemlerde türk halk müziği dinleyen bir ergen bulamazsınız. türk halk müziği dinlese bile bunu söyleyene rastlamazsınız. ben de hazır ergenim o zamanlar  hipop müzik dinliyordum. kirli eşofmanımın üstünde siyah asi bir tişört vardı. onun giyinişinden makyajından rock dinleyen biri olduğunu hemen anlamıştım.


içeri girince tanışma faslında ismini öğrendim. çok cici bir kız olduğu belliydi ama benim gibi bir meşeyi görünce morali bozulmuş gibiydi. belki de o dönemin bana verdiği özgüvensizlik beni öyle 
sandırıyordu bilemiyordum. tek gerçek vardı ki kız güzeldi. oturduk az biraz sohbete başladık.konuşkan biriydi. ben de eşlik ettim ona. ikimiz de asi gibi görünüp asi gibi konuşuyorduk.  yemek sofrasında annem bana sürekli "oğlum yesene niye yemiyorsun hep yer normalde biliyor musunuz yesene oğlum" gibi sözler söylüyordu. ben de utanmıştım. sanki kilom bunu belli etmiyormuş gibi.  fazla yemek yemedim. o da yemedi. onun yememesi doğaldı. nasıl yesin? neresine yesin? o bir kadındı. ben ise yağlı suratımla yeni bitmiş bir resim tablosunu andırıyordum. gerilmiştim ama belli etmemeye çalışıyordum. o da sürekli muhabbet açıyordu ve ben de eşlik ediyordum ona.  babamın normalde beni övmesi gerekiyordu. belki övmüştü de. ama hatırlamıyordum bunları. bütün konsantrem kızdaydı ve lekeli eşofmanımı kapatmaya uğraşıyordum.


yemek faslı bittikten sonra iki aile tuzluk gibi ortada kalmıştık. kısa bir sessizlikten sonra annem sağolsun  "oğlum sen x ile odaya geç istiyosan" dedi.  (hala utandığım için ona x demek istiyorum bağışlayın beni ) her zaman sinir olduğum bu söz öbeği bu sefer beni mutluluktan havaya uçurmuştu. ama yabani gibi atlamamak gerekiyordu. her gün binlerce kızla takılmamama rağmen binlerce kızla takılıyormuş gibi yaptım ve isteksiz bir şekilde "öyle yapalım o zaman" dedim. odaya geçtik ama ne yapacaktık. bilgisayara oturduk. bana bazı metal şarkılar açtı. hayatta sevmediğim bir müzik türüydü o zamanlar. ama seviyormuş gibi yaptım. durmadan konuşuyorduk ama. hayatta en iyi olduğum özellik ağzmın laf yapmasıydı. bir süre sonra onu kaldırmıştım bilgisayardan. ben oturdum. bu hareketimle nasıl bir kalas olduğumu tescil ettirmiştim cümle aleme. o yanımda oturuyor ben ise internette takılıyordum.  internet söz konusu olunca babamı bile kaldırırdım. yaklaşık yarım saat boyunca yanımda durdu ve ben internetle uğraştım. bir ara babası kapıyı açtı. beni internette  kızını da yanımda görünce "kalk da biraz kız otursun nasıl adamsın" şeklinde baktı. ben de "sen işine bak amına koyim" şeklinde baktım. kısa bakışmadan sonra kapıyı kapattı ve yine yalnız kalmıştık. süpriz bir şekilde inceliğim tuttu ve kıza dönüp "ya istiyorsan otur bilgisayara" dedim isteksizce. o da kabul etmedi. devam ettim. 


bu kızın bana karşı ilk satışını abim odaya gelince yaşadım. bizi bu halde görünce "musti kalk da biraz x otursun abi yaa" dedi gülümseyerek. ama ben rahattım. istemiyordu kız zorlamayın işte. hemen kıza dönüp "gerekli cevabı verir misin tatlım" şeklinde baktım. ancak kız "evet ya oturayım" dedi. şok olmuştum. kilolu,kısa boylu, odun kişiliğimin yanına "misafiri bilgisayardan zor kullanarak kaldıran adam" imajı da eklenmişti. şaşkın şaşkın kalktım. "sen demedin mi ? istemiyorum demedin mi?" diye çıkışmak istedim. ama nasıl yapardım ki bu güzelliğe.  sustum çaresiz. bilgisayarda dolaşırken hep onu süzdüm. bilgisayar faresi bir insanın eline bu kadar  mı yakışır? bilgisayarın göze yansıması bu kadar mı çekici olurdu..  bilgisayara oturduktan sonra bana bakmamaya başlamıştı. benim de ümidim kalmamıştı zaten son hayvanlığımdan ötürü. bu sırada annem günün ikinci bombasını patlattı.  odaya girdi ve "keyifler nasıl çocuklar" dedi.  sonra da o muhteşem kelimeler döküldü ağzından "musti numaranızı birbirinize verin istiyosanız koparmayın bağlarınızı." annemin en sevmediğim cümleleri yine mutluluk nedenim olmuştu. 15 minareli camii yapsa ancak bu kadar hayır duası alabilirdi. telefonumu verdim. facebook adresini aldım. iletişimi koparmamak adına kan grubunu bile isteyebilirdim. sonra odadan çıktı annem.


nesli tükenmekte olan iki hayvanın çiftleşmesini sağlamak ister gibi bizi odada sürekli yalnız bırakıyorlardı ve arada kontrol ediyorlardı. bi ara gerçekten işkillendim. hiç böyle olmazdı çünkü. bize bakıp içeride konuşuyorlardı sürekli. acaba ne diyorlardı ? kızın annesi gülerek "sizin çocukta bir numara yok şekerim " mi diyordu? bu sorulara kafa yormuştum.  bunları düşündüğüm sırada artık gitme vakitlerinin geldiğini anladım. kızı çağırdılar.  bir futbol maçının ilk yarısına eş değer bir sürede bağcıklarını bağladı. ve gitti. gitti.. kalbimde bir kasırga bırakıp, beynimin içinde bir fare bırakıp gitmişti.  vay canına ne güzel kızdı. iletişimi koparmama adına her yolu denedim ancak sonuç alamadım bir süre ondan.  sadece hayallerimi meşgul etmekle kalmıştı..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder