21 Temmuz 2012 Cumartesi

Lise Hayatı


orta okul hayatım önceki yazılardan da anlaşılacağı üzere bok gibiydi. sosyal yaşantım sıfırdı.  okuldan eve gelir gelmez direk bilgisayara otururdum. 8 yılım hemen hemen böyle geçti. okulda kızlar tarafından sallanmamam , hiçbir sosyal yaşantımın olmaması , hocalardan duyduğum korkular bende inceden bir karamsar dönemi başlatmıştı. o günlerde tek hatırladığım kızları etkilemek için yaptığım şaklabanlıklar, derslerden zayıf alırsam ailemin dırdırlarını dinleme korkusu ve bilgisyar oyunlarıydı. ortaokul hayatımda sadece bir kere dersi asma cesaretini göstermiştim ve o günde okulun bahçesinde top oynamıştım. yapacağım başka bir şey yoktu. herşeyden korkuyordum o dönem.  bu yüzen nerede olursam olayım tek isteğim bir an önce eve gitmekti.


liselere giriş sınavına çalışmamıştım doğru dürüst. ancak beklenti çok yüksekti benden. ailem ve akrabalarımın benden başarı beklemesi ortaokulda aldığım takdirlerden dolayıydı. bu baskıyı biliyordum ancak yine de çalışmadım. aldığım sonuç içler acısıydı benim için süpriz değildi ama ailede bir yıkım olmuştu. kime kazanamadığımı söylesem yaklaşık bir on dakika şaşırma krizine giriyordu. kazanamadım işte amına koyim olmadı.  bir insan darbuka çalıyor diye , espri yapıyor diye sınavı kazanmak zorunda değildi. ancak bunu anlamıyorlardı.  ben sonuca hiç şaşırmamıştım ama şaşırıyormuş gibi yaptım. insanlardan gelen öğütleri pür dikkat dinliyormuş gibi yapsam da aklımda boşa geçen bir senenin acısı duruyordu. 


yolum yeni açılmış uyduruk bir liseye düştü. lisenin çevresi korkulacak cinstendi.  lise sınavlarını kazanamadığım için pişmanlık duyduğum tek neden buydu. çünkü hayatımın 15 yılı karamsarlık ve korku içinde geçmişti nedeninin anlayamadığım bir biçimde. yine de içimde sevinç mutluluk da vardı. çünkü büyükler lise anılarını anlatırken soyunma odasında seks yaptıklarını , müdürü tokatladıklarını, hep okulu astıklarını anlatırlardı. ben de abaza bir genç olarak 4 yıllık lise hayatımda hep seks yapacağımı düşündüm. bu umutla gittim liseye.


lisenin ilk günü okula annem götürmüştü beni.  ne kadar asi olursak olalım , liseye başlamış olursak olalım annelerimizin bizi sümkürttüğü gerçeği var. annem okulun içinde beni  sümkürttükten sonra sıraya bıraktı. ilk gün kızları görünce gerçekten gözlerim kamaşmıştı. çünkü bir okulun ilk ve son günleri  normalde yüzüne bakmadığımız şehnaz, fikriye tarzı kızlar yaptıkları makyajla birer melise, gizeme dönüşüveriyorlardı.  ben ise zıplayınca ancak onların diz kapaklarına gelecek kadar kısa boyluydum ve şişmandım. gözümde gözlüğüm vardı.  asilik fiziğime hiç yansımamıştı kısacası. lisenin ilk günü tanışma faslı ile geçer ikinci günden itibaren seks yaparım diye düşünüyordum..


ama öyle olmadığını anladım tabii ki. anlatılanların yalan olduğunu anlamam uzun sürmedi. kızlar bırak seks yapmayı yanımdan bile geçmiyordu doğal olarak. lisenin ağır abileriyle takılıyorlardı ve bizlere ilk günkü makyajın bile ıslah edemediği fikriyeler ve şehnazlar kalmıştı. onlar da bana bakmıyordu. lisenin ilk yılı, arkadaşıma şaka yapacağım diye düşünürken gömleğime boşalttığım japon yapıştırıcısı lekesi gibi iğrençti.  ancak orta okuldaki o mallığımın kabası biraz olsun gitmiş yavaş yavaş ortama ayak uydurmaya başlamıştım.  


lisede farkettiğim en önemli şeylerden birisi öğrencilerin çoğunun buraya birşeyler öğrenmek için değil , annesinin ve babasının çenesinden kurtulmak için gelmiş olmasıydı. okulun ilk döneminde 70 kişi devamsızlıktan kalmıştı. okulun telleri her gün kesiliyordu ve oradan kaçıyordu öğrenciler. okul onu görüp onarsa da ertesi gün tekrar delik açıyorlar ve kaçmak için kuyruk oluyorlardı.  lisenin o insanlara işkence gibi gelmesini çok rahat anlayabilirdiniz. kaçarken pantolonun tellere takıldığını önemsemeyecek kadar can havli ile dışarı atıyorlardı kendilerini. ilk senemde bu delikten çıkmak nasip olmamıştı bana..


lisenin ikinci yılı biraz kilo verdim. boyum zıpladığımda bir kızın beline değecek şekilde uzamıştı.  çocukluk arkadaşımla aynı sınıfa düşmüştük. o dönemlerde doktorun "panik atak" teşhisi ile verdiği cipralex ilacı benim hayatımın dönüm noktası olmuştu. korkularım almış, hiçbirşeyi kafaya takmaz olmuştum. ve lise hayatım asıl o zaman başlamıştı. arka sırada yaptığımız muhabbetler , hocalarla dalga geçer gibi konuşmalarımız tavan yapmıştı. yavaş yavaş sosyal yaşantım da oluşmaya başlamıştı ve tek amacım eğlenmekti.  her dakikası her saniyesi okulda tek amacım eğlenmek ve gülmekti. orta okulda yapamadığım herşeyi burada atmak için kolları sıvadım.


derste kaynatmamız, hocaları ciddiye almamamız bizim ukalalığımızdan kaynaklanmıyordu. öğretmenlerin ve okul denen disiplin koğuşunun bize yaptırdıklarından intikam almanın bir yoluydu bizim için bunlar. çünkü yaşadıkları tecrübe her ne olursa olsun bize insan gibi yaklaşmıyorlardı. tek istedikleri disipline girmemizdi ama genç olduğumuzu unutuyorlardı.  sürekli bir bağırış , dayak atma , sinirlenme eğilimindelerdi. bunların sürekli olması bizim de ukala tavrımızı iyice keskinleştiriyordu. biraz da kendimizi ispat etme isteği de vardı. hocaları umursamaz olmuştuk. bu bütün öğrenciler için de böyleydi.  öğretmenlik rütbesine sığınmadan bizleri anlama cesareti gösteren öğretmenler çok azdı. 


2. yılımda başlayan sosyal aktivitelerim üçüncü senemde tavana vurmuştu. iyice zayıflamıştım ve boyum zıpladığımda bir kızın göğüslerine gelecek kadar olmuştu. varsın olsundu. saçlarıma şekil vermeye başlamıştım. okulda da hafiften ün kazanmış arkadaşlıklar kurmaya başlamıştım.  kızlar koluma bile giriyordu lan. oha ! işte hayat bu. senelerin patlamasını bu senede atmıştım.hatta bir kız benimle tanışmak istediğini bile söylemişti. benim gibi 16 seneyi kadınsız geçirmiş birisi olarak bu ancak bir nirvana olabilirdi.  okuldan kaçmaya , deliklerin önünde oluşan kuyruğa ben de girmeye başlamıştım. arkadaşlarla okuldan kaçıp internet kafelere gidiyor, alkol alıyordum.  sevgililerim de olmaya başlamıştı artık. o hep hayalini kurduğum ortamdaki "sempatik ve yakışıklı çocuk" olma yolundaki basamakları beşer onar çıkıyordum.  durduramazdı artık kimse beni. 


öğretmenlere karşı artık olayın bokunu çıkarırcasına ukala olmuştuk.  sınavdan 12 alan bir arkadaş "tüh yaa ben 20 bekliyordum" diyebiliyordu.  veya 2 alan bir arkadaş " hocam 98 puanımı nerden kırdınız yaa" gibi espriler yapabiliyordu.  notlarımda çok sosyalleşmişti benim gibi.  zayıflardan kafamı kaldıramıyordum ama umrumda değildi. sözlüme 10 verildiğinde not ortalamam yükseldiği için seviniyordum bile.  müzik odasındaki darbukayı çalıp tuvalette koridorda alem yapmalarımız paha biçilmezdi. eğlence türü ne kadar kalitesiz olursa olsun bizi eğlendiren aykırı bir iş yapmamızdı. bu da bir intikamdı ve çok mutluyduk.


artık son seneye girmiştik. çok hızlı geçen dönemler sadece hüzün bırakmıştı. bendeki değişimi düşündükçe hayret ediyordum. ama bu dört senede anlamadığım çok noktalar vardı tabii. mesela kızların kendilerini dünyanın merkezinde hissetmeleri ,  koşar adımlarla sıra halinde tuvalete gitmeleri veya " ben aşka inanmıyorum artık " diyebilecek kadar kendilerini büyük sanmalarına hala anlam veremiyordum. makyaj malzemesinin yanında milli güvenlik kitabı taşıdıklarının farkında değildiler. 


bu dört sene beni baştan aşağı değiştirmişti. gerek fiziksel gerek sosyal anlamda olgunlaşmıştım artık. okuldaki öğretmenlerin yarattığı özgüvensiz bir nesili gördükçe içim sıkılıyordu. öğrencilerin bir suçu yoktu aslında. onları sıçıp sokağa salanların hem de öğretmenlerin el birliği ile insanları nasıl boşlaştırdığını  çok rahat görebilirdiniz.  bütün bunları düşünürken sınıfıma çıkıyordum. koridorda bedava dağıtılan deodorantları yüzlerine sıkan öğrencilerle beraber diğer tarafta bir öğretmenin çocuğu tokatlamasını izledim. işin kötü yanı çocuğun gülerek geri sınıfa girmesiydi. alışmış kudurmuştan beterdir hesabı tekrar içimden lanet okumuştum.


lise artık bitti. mor gömlek ve pembe kravatlı geçen dört yıl bana çok şey kazandırdı. soyunma odasında seks yapamasam da yapmış kadar oldum. orta okuldan sonra lise hayatı tam bir orgazmdı benim için. ..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder